TÜRKÜ HİKAYE
 

Pirin Nerede / Kahpe Felek


- Türküde Adı Geçen Şakir Baba -

Seyreyledim Çoğulhan'ı Çomu'yu
Ey Berçenek senin yerin nerede
Ne saygısı kaldı ne de erenler
Şakir Baba gibi pir'in nerede

Yeşil bağımızda ayrıklar bitmiş
Zeynel'in bağında baykuşlar ötmüş (babam yani)
Bizim köyün nuru çekilmiş gitmiş
Kahpe felek senin zorun nerede

Lorşun Yaylası'nın Dirgen Ali'si
Gülden güzel şu Tanır'ın çalısı
Hanı Beçeneğin ala delisi
Dost Mahzuni gibi körün nerede

Aşık Mahzuni Şerif


Bas Kamyonun Kuyruğuna

- "Susurluk Çetesi"nin kuyruğuna bu yüzden mi bastınız?
- Evet. Bas müminin kuyruğuna bak yezitlik nerden çıkar?" diye bir atasözü var. Ben de o yüzden "Bas kamyonun kuyruğuna/Bak münafık nerden çıkar/Mazlumun günahı yok/Çünkü balık baştan kokar "dedim

- Sizce "Susurluk Çetesi" suçlu değil mi?
- Suçun büyüğü devletin içinde. Bunu halk da, Sağır sultan da anladı. Tek başına kişileri kötülemek sorunu çözmüyor. Çünkü yara derinde.

İşte onun içindir ki aranan suç, Susurluk Kazası'nda değil, Türkiye'yi idare eden mekanizmadadır. Çünkü kolluk kuvvetlerinin işlediği suçları örtbas eden mekanizma orasıdır.

 


Berçenekten Yaya Geldim

1964 yılında dünyaya gelen Ozanımızın ilk oğulu Emrah henüz bir kaç aylıkken Mahzuni, Oğlu Emrah ve Annesi Suna'yı kendi Babası Zeynel'e emanet ederek, vatani görevini yapmak üzere askere gider.

Bu arada hastalanan Emrah'ı, o zamanlar iki Çocuk Doktorunun bulunduğu Elbistan'a götürürler. Doktor tarafından hiçte iyi karşılanmazlar. Bu olay mektupla askerde bulunan Mahzuni'ye bildirilir. İşte tüm Türkiye'nin tanıdığı ''Acı doktor bak bebeğe / Berçenekten yaya geldim'' Türküsü bu olaya aitdir.


Sivas Dramı

...Otelin önüne gelen güruh valilik binasında olduğu gibi otelide taş yağmuruna tutmaya başladılar. Bazı yobazlar otelin lobisine girerek burdaki eşyaları otelin dışına doğru fırlatır. Bu esnada Madımak Otel’i önünde bulunan Polis ekibinden bir anons duyulur: “Taş atıyorlar, saldırıyorlar ne yapalım?” Cevap veriyor dönemin Sivas Emniyet Müdürü Doğukan Öner: “Anlaşıldı, müdahale etmeyin. Müdahale etmeyin!” Kurulan pusu saat gibi işlemektedir. Artık canlarımızı diri diri yakmak için tek bir eksikleri vardı. O da havanın kararmasıydı...

Havanın kararmasıyla birlikte insanlık düşmanları otelin önünde bulunan araçları ters çevirerek, ateşe verirler. Bazı yobazlar yangına müdahale etmek isteyen itfaye araçlarının önüne uzanarak, zaten yangını söndürmek konusunda gönülsüz olan itfayecileri engeller. Artık oteldeki canlarımızın kurtulma umutları tükenmiştir. Yobaz sürüsü yüzyıllardır özlemini çektiği bu sahneyi büyük bir keyifle ağızlarından salyalar akıtarak seyreder...

35 aydın insan tüm dünyanın gözü önünde yakıldı. Hemde Türkiye’nin orta yeri olan Sivas’ta 8 saat abluka altında kaldıktan sonra... Devletin en üst makamında bulunanlar “Güvenlik güçleriyle halkı karşı karşıya getirmeyin. Otelin dışındaki insanlara bir zarar gelmesin” diye emirler yağdırıyorlardı. Otelin dışındaki insanlara bir zarar gelmesin, ya peki otelin içindekiler? Onlar insan değiller miydi?


Allah Allah dost diyerek / Koştuk Sivas ellerine / Hak türküsü söyleyerek / Coştuk Sivas ellerine / Dışarda tekbir sesliler / İçerde kara yaslılar / Kardaş kıyar mı kardaşa / Yaktı bizi Sivaslılar / Tüm Sivas'ın suçu yoktur / Ama yaktı Sivaslılar...


İbom Ölüyor

İbrahim, 68 yükselişinin can alıcı çelişkilerini kendi ruhunda hararetle yaşayan bir insandı. Çapa Yüksek Öğretmen Okulu'na, başarılı bir öğrencilik sürecinden geçerek gelmişti. Oldukça zekiydi...

...''Şeylerin, iç ilişkilerini belirleyici çelişkilerini ve yönelimlerini iyi kavrayamazsan onları çözemezsin'' diyordu...

...Kafasındaki asgari program, köylüye toprak, halka iş ve demokrasi, ülkeye ise bağımsızlık programıydı. Halkın bu programı darbe şartlarında kolayca destekleyeceğine inanıyordu. Görevine akılalmaz bir inaçla sarılmıştı...

...Heybetli dağları aşıp kaldığım mağaraya geldiğinde, halkın durumunun, bizim durumumuzdan olduğunu söyledim ona. Kiremit kızılına çalan yanakları, dağ ayazındapatlayan kılcal damarların etkisiyle iyice kızarmıştı. Sağ yana yatarak sol elini eteşe doğru uzattı ''Yanılıyorsun,'' dedi. ''Halkımız ve ülkemiz yoksul ve esirdir. Biz ise özgürüz. Karanlık bir dünyaya karşı yürüyoruz. Sen aydınlamayı karanlığın en koyu olduğu yerden başlattığının farkında değilsin. Şuraya bak.''...

...Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya, Sinan Cemgil, Hüseyin Cevayir'le birlikte 1968 kuşağının birçok genç önderi 1971 yılıyla ölümle yüz yüze geldiler. Onların hepsini 12 Mart 1971 askeri darbesi koşullarında yitirdik. Bazılarını astılar, bazılarını katlettiler...

Zenciri kolunda gözleri bağlı / Kalenin içinde yatar bir yiğit / Çürümüş vucudu göğsü yaralı / Kalenin dibinde yatar bir yiğit / İbom ölüyor, dostlar geliyor zalim gülüyor / Zindancılar falakaya yıkmışlar / Ilgıt ılgıt kanlarını dökmüşler / Dirhem dirhem tırnağını çekmişler / Zindanın içinde ağlar bir yiğit...


Metin

Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe, "Mutlaka ben izlemeliyim arkadaşlar" diyerek gittiği haberde, gözaltına alındı ve polislerce dövülerek öldürüldü. Gün 8 Ocak 1996'ydı. Ümraniye Cezaevi'nde öldürülen tutukluların cenazesini izlemek üzere Alibeyköy'e gitmişti. Ancak, "Sarı Basın Kartı" olmadığı gerekçesiyle ilçeye sokulmadı. Haberi izlemekte "ısrarcı" davranınca da, gözaltına alındı ve yüzlerce insanla birlikte Eyüp Kapalı Spor Salonu'na götürüldü. Burada polislerin şiddetli cop darbeleriyle dövülerek öldürüldü.

Devlet yetkilileri önce; "Sandalyeden düştü", "Duvardan düştü" dediler; ancak meslektaşlarının ve emekçileri katillerin yakasını bırakmadı. Metin Göktepe cinayeti, ilk günden itibaren basın tarihinde; devletin basına yönelik tutumunu gösterdiği kadar; gazetecilerin meslektaşlarına sahip çıkmasının ve halkın haber alma hakkını savunmasının önemli bir örneği olarak kayda geçti.

Bu mücadelede; genç gazeteciler ile Metin'in gazetesi Evrensel, başta annesi Fadime Göktepe olmak üzere Göktepe ailesi ve avukatları ile Metin'in haberini yaptığı emekçiler en önde yürüdüler. İlden ile sürülen Metin Göktepe davası, "mahkumiyet kararı çıkan ilk gazeteci cinayeti" olarak basın tarihinde yerini aldı...


Çağlayan'ın âlemi çaresizin selamı / Metin'im Şehit olmuş kana batmış kalemi / Yaz Metin'im gene yaz yüreciğin var olsun / Sana vuran zalimin kolu kökten kırılsın...


Beri Baka

- O yörenin en zenginlerinden olan Halil Ağa'nın ( Türküde Kerim Ağa olarak geçiyor ) annesi vefaat eder. Bu ağa bırakın kendi arazisinden bir mezarlık yeri annesine feda etmeyi, arzisine biraz daha toprak katmak için kendince bir karar alır ve kendi arazisinin yanından geçen yolun üzerine rahmetlik annesinin mezarını yapar. Böylece yolun üzerinde olan mezardan kendi arazisine olan mesafede onun arazisine dahil oluyor ve o buraya binasını kuruyor.

Ozanımız bu türküyü, Türkiyemiz de ne yazık ki bol sayıda bulunan Kerim Ağalara dair bu örneği elealarak yakar.

Kerım Aga - Annesinin Mezari


Satılıyor Berçenek

...Köye yerleşen kişiler boş araziyi tarla yaparak işlemeye başlarlar. Elbistan ağa kadir oğulları köyün yerinde yerleşimi duyuyorlar. Bu adam ellerinde belirli tapu ve hüyüklerin ismi yazılı tapu belgesi getirip köylüye gösteriyorlar. Arazi işletebilirsiniz köde kalabilirsiniz Araziden çıkan hasılata ortak payımızı verceksiniz derler ve köylüyü haraca bağlarlar.

Bu haraca bağlanma Memet Kaye (Mahzuni'nin dedesi)in muhtarlığı döneminde köylünün bir hasat zamanı ağanın köye geldiğinde ağayı köyden kovarlar ve o sene haraca bağlanan köy bu zulumden kurtulur.

Ağa boş durmaz Köyü mahkemeye verir, köylü işgalci olarak zanlı durumuna düşürülür. Koca Durmuşaslan'ın muhtarlığında okur yazar olmayan Durmuş amca yanlış bir imza atar. İşte o imza ile köyün arazisi iyice olumsuz bir konuma girer. 1963 yıllarında Durmuşali Kul'un muhtarlık döneminde de aynı ağa köylü tarafından pataklanır.

Her geçen gün daha da kötüye giden bu durum en sonunda köylünün ve ağanın Avukatlarının bulduğu bir çözümde anlaşılır. Köye bir değer biçilir o bilir kişi kararını her iki taraf da kabul ederler. Köy seksenbin liraya satılmış olur ve böylece dava kapanır. Tapukadostro köye gelip herkesin arazisini tapulaştırır. Bu olay üzerine Mahzuni ''Satılıyor berçenek'' türküsünü söylenmiştir.


Gökte Yıldız Yerde Işık Görünmez

Aslında hayatın tümü bir kavgadır. Bir bütünü kendi güzergâhında yuvarlanmış kabul edersek, yani hayatın tümü içinde yer alan mücadele türlerini ulaşılması gereken müspet noktaya yönelmiş görürsek, kavgaların hepsi de tatlıdır.

Ancak dünyamız da hakların kavgasını hiç tasvip etmiyor. Çünkü haklı ve haksız halk olarak hele hiç düşünmüyorum. Haksız olan halkları yöneten sistemlerdir. Bu sistemler bütün dünyada kardeş bir noktayı paylaşsalar, bütçelerinde büyük gelirleri askeri amaçlara ayırmayacaklardır. Çünkü savunmaya bir neden kalmayacaktır. Kısacası uluslar birbiriyle olan zıtlaşmayı terkedecekleri bir noktada adaleti bulmuş olacaklar ve orduyla mahkeme hatıralarda kalacaktır.

...Çalışmadan yetim hakkını yeme / O kül kafan ile bilirim deme / Dağılır ordular, kalkar mahkeme / İnsanlık kavgasız kaldığı zaman / Bak ne hale koydum garip başımı / Zehir ettim ekmek ile aşımı / Boşa süslemeyin mezartaşımı / Mahzuni Şerif'im öldüğü zaman.


Sarhoş

Aslında ozanların ve şairlerin mayasında sancılar ve dertler yattığı için ozandırlar, şairdirler. Keyifli bir yapıdan önemli bir dert çıkmayacağı için bu derdin ilacının tarifi de çıkmaz. Ancak söz konusu şiirde yatan sarhoşluk ve sancı bilinen şarap sarhoşluğu ve sancısı olmadığı gibi, şiirin doktoru da piyasadaki doktorlar nevinden değildir.

Çünkü şiirler, o muhteşem düğüm görüntüleri içinde çok önemli bir ima sanatıdır. İmaj gerçekleri daha da başka bir gerçekle anlatım özelliği olduğu kadar, bir olmayanı başka bir olmayanla kıyaslama sanatıdır. Şiirdeki hasta benim memleketim. Hancı bu memleketin düzeni. Yoldaki yabancı bu memleketi etkileyen başka bir memleket. İçilen şarap boş vaatler, sarhoş olan çalışanlar, doktor idareci ve işverenler.

Karlı dağlar kara bulut içinde / Yaylası hüzünlü yöresi bir hoş / Sevdalı yolcular umut içinde / Hayalin düğünü töresi bir hoş / Han sarhoş hancı sarhoş / Yolda yabancı sarhoş / El çek tabip kalbimden / İçindeki sancı sarhoş...


* Daha Geniş İçerik İçin Siteye Bilgisayarınızdan Giriş Yapınız.


« BAŞA DÖN