DÜNYA GÖRÜŞÜ
 

İnançsal Kimliği

Aleviler; Osmanlı tarihinden (Kanuni'den) bu yana özellikle ortadoks sünni kesimi tarafından horlanmış, ezilmiş, baskı görmüş, dışlanmış... bg. zorla asimile edilmeye çalışılmıştır. Bu tarih aleviler açısından Osmanlıya karşı bir başkaldırı tarihidir.

Yapılan baskı ve zulüm karşısında kuşkusuz kimliğini koruyamayan aleviler olmuştur, ser verip görüşünden dönmeyen binlerce alevinin olduğu da bir gerçektir. Bunlar tarihte yerlerini almıştır.

İşte Mahzuni de bunlardan birisidir. Tüm baskılara karşı alevi-bektaşi kimliğini koruyan, bu kimlikten onur duyan, bu kimlikten ödün vermeyen, bu kimlikle evrenselliğe ulaşan bir ozandır.

Gerek tutucu aleviler, gerekse bağnaz sünniler tarafından inançsal kimliğine ilişkin yöneltilen eleştirilere Mahzuni gerekli yanıtları vererek gerçek kimliğini ortaya koyuyordu. İşte kendisinin dilinden, kendi kimliğini ve kendi inançsal yönünü anlatan...

Şiirlerinden biri.:

Beni merak edip şüphe duyanlar
Kendin bilmezlerin telaşıyım ben
Aslım Horasan'dan toprağım Afşin
Elbistan düzünün bir taşıyım ben
Bir gün aşık'ların kara gününde
Ah çekip dolaştım sevda çölünde
Kuran'da okudum murşid önünde
Saz çalıp söyleyen Bektaş'iyim ben

Mahzuni bu eserinde kendi kimliği için söylenen olumsuz ve değersiz söyletilere bir yanıt vererek, nereli olduğunu, soyunun nereden geldiğini ve dünya görüşünün temel yapısını hangi görüşün oluşturduğunu açıklıkla belirtiyor...

...Mahzuni gerçek aleviliğin; insanın içinde olduğunu; aleviliğin insansever, barışsever, eşitlikçi ve toplumcu bir düşünceyi savunduğu ve yalanı, dolanı, sömürüyü, üçkağıtçılığı, namussuzluğu, adeletsizliği, erdemsizliği, hoşgörüsüzlüğü, bağnazlığı, şeriatçılığı,şekilciliği...vb. ret ettiğini;...
...ben aleviyim demekle alevi olunamayacağını şiirlerinden birinde şöyle dile getiriyor.:

Bana bir sünni demişler
Ben alevi olamam ki
İşim gücüm yalan dolan
Ben alevi olamam ki
Eğer böyle isen dostum
Sen alevi olamassın

On iki imamı haktır
Bende layık imam yoktur
Aleviyim diyen çoktur
Ben alevi olamam ki
Olsam da bilemem ki
Bilsem bile süremem ki

Cahil cahil muska yazdım
Yapıp yapıp ikrar bozdum
Muhammed'e kuyu kazdım
Ben alevi olamam ki

Olsam da bilemem ki
İnan ki bulamam ki

Ali yalan söyledi mi?
Yetim hakkını yedi mi?
İyiye kötü dedi mi?
Ben alevi olamam ki
Olamam ki olamam ki
Olsam da bilemem ki

Alevi yalan söylemez
Yetimin hakkını yemez
Yalanı dolanı sevmez
Ben alevi olamam ki
Olsam da bilemem ki

 

Mahzuni Şerif... Her şeyin tanrı; tanrının ise her şey olduğu düşüncesini; evrenin aslında Tanrının kendisi olduğunu belirtmekte ve tümtanrıcı bir yaklaşımda bulunmaktadır. Bugün ne bilim Tanrının yokluğunu tam olarak kanıtlayabilir nede din Tanrının varlığını tam olarak kanıtlayabilir. İnsan ancak soyut kavramsal çıkarsamlarla birtakım yorumlar yapabilir. Bu da ancak o kişinin kendi dünya görüşüyle ilgili bir yaklaşımı sergiler...
Ozanımız evrenin bir yaratıcısının olduğunu ( deist bir yaklaşım ) söylemektedir ve buna inanmaktadır.

Bakınız şu şiirinde bunu açıklıkla dile getiriyor.

Dostlar ben Allah'ı inkar etmedim
Bu şekilde hayvan kalana çattım
Şeriatı savdım, yere yatmadım
Gösterişe namaz kılana çattım.

Ne sakal ne bıyık dosta yetirir
Ne dua ne telkin canlar bitirir
Ne muska ne divit Hak'ka götürür
Ben canlı içinde yalana çattım.

...şu eserine bakalım:

Allah'sız değilim inan sevdiğim
Kula kul olmadım işte o kadar
Sende bende bir varlığın eseri
Adını bilmedim işte o kadar

Cismi olmayannın ismi olur mu?
Hava'dan, cıva'dan medet gelir mi?
İnsan olmayanlar Hak'kı bilir mi?
Ben hayvan kalmadım işte o kadar

Ben Hak'ka inandım, inanmam Şam'a
Kıble diye göstermişler babama
Mahzuni bu sazı çok çaldım ama
Kul hakkı çalmadım işte o kadar

 

Mahzuni Şerif...olay ve olguları şiirlerinde sorgulayan, araştıran, kafa yoran bir ozanımızdır. Olanla yetinmeyen, daha çok şeyi öğrenmeye, öğrendiklerini öğretmeye çalışanbir kişiliktir. Bakın bir başka Şiirinde Tanrı'nın varlığını da sorgulayan mısralarını görüyoruz.:

Cennet çevresinde sur çevrilmedi
Ne kapısı ne de tokası yoktur.
Kullar senedini dünyada alır
O sırat'ın iki yakası yoktur.

Dünya yokken boşluk ise kainat
Boşluklar kimlere ederdi biat
Gerçi beni sevmez ama şeriat
Gel görki bilimin şakası yoktur.

Gene tanrı varsa tanrıdan önce
Bu hesabı nasıl tuttun gönlünce
Bir varlık kendini yapar mı sence
Zamanın boş yere akası yoktur.

Mahzuni nedense şükür biter mi
Cenabı mevlaya zikir biter mi
Sen başlar kesersin fikir biter mi
Gönlümün gerçekten çıkası yoktur.

Bu eserinde ozanımızın cennet ve cehennemin bu dünyada adlandırıldığını, ...Sırat diye bir köprünün olmadığını, köprülerin yaşadığımız dünyada bulunduğunu ve bunların insanlar tarafından yapıldığını vurgulamaktadır...

Görüldüğü gibi Mahzuni'ye daha önce deist bir ozandır dememize râğmen bu şiirinde Tanrıyı sorguladığını görmekteyiz. Bu bir çelişkidir. Ama her insanda bu tür çelişkilerin olması çok doğaldır. Tam tersine bu tavır araştıran, sorgulayan, aldığı ile, öğrendiği ile yetinmeyen daha çok örenmeye çalışan bir bilimsel kafanın belirteci olarak değerlendiriyorum.

 


İnsancıl Kişiliği

Mahzuni Şerif'in eserleri titiz bir şekilde incelendiğinde en önemli yönünün o'nun büyük bir insansever olduğugörülecektir. Bu doğru bir saptamadır. Benim dinim "İnsana sevgidir" diyen bir ozanımızdır. Mahzuni Şerif büyük bir hümanist ozanımızdır. Öyleki hemen her şiirinde insanseverliğin, hoşgörünün satırlarını buluruz.

O'nun için önemli olan insanın yaşam hakkıdır. Hiçbir neden insan'ı öldürmenin bahanesi olamaz. Toplumdaki sınıf kavgası bile insan öldürmeyi haklı kılamaz. Bir hümanist için bundan daha özgün bir görüş olabilir mi?

Bakın bir şiirinde şöyle demektedir;

Boşa döğüşmeyin bizim yiğitler
Sizi vurduranlar vurulmuyor ki
Kim bilir nerde hangi koltukta
Kömürde tarlada yorulmuyor ki

Aynı baba dölü ölen öldüren
ölenle öldüren iti güldüren
Yokmuidi bunu size bildiren
Vur diyenler burda görülmüyor ki

İşçiyi işçiye düşüren zalim
Boynumuzda boza pişiren zalim
Bu kadar bardağı taşıran zalim
Gözümüz önünde serilmiyor ki

Yeni adı çıkmış sağ ile sol'un
Tarihte borcu yok kullara kul'un
İki yanı birdir yaptığın çul'un
Bilirsin ölenler dirilmiyor ki

Mahzuni der nedir hak'kın davası
İnsana benzer mi köpek mayası
Tükensin de bitsin şu sınıf kavgası
Sınıfsız bir okul kurulmuyor ki

 

...Ozanımızın içten söylediğine inandığım; tüm benliği ile savunduğuna inandığım, barış, hoşgörü ve ayrımsız bir dünya özlemini yansıtan şu iki kıtayı okuyalım;

    Tabuttaki insan gibi ölemem
    Derdim vardır onun için gülemem
    Ben insanın değerini bölemem
    Doğu-batı-gavur-müslüm bir bana

    Tahammül dünyanın başıdır başı
    Dost için akıttım gözümden yaşı
    Halka öğrettiğini yapmayan kişi
    Dört kitap okudum dese de kör bana

burada verilen ileti'de özgün ve katıksız bir hümanizm vardır. İnsanları birbirine düşman eden, senlik, benlik duygusunu arttıran, düşmanlığın nedeni olan; doğu-batı-gavur-müslüman ayrımı değil mi?...

 

...Yine bir başka şiirinin ilk (iki) dörtlüğünde belirttiği gibi;

İki gönül bir olunca
Bayram olur seyran olur
Bir dost bir dosta gelince
(İnsanlar gerçek dost olunca)
Bayram olur seyran olur

Aktı kanım ılık ılık
Biz yalancı kör değilik
Aradan kalksa ikilik
Bayram olur seyran olur
Barış olur dostluk olur

 

...Bütün inancını ve yaşamını insanı yüceltmeye yönetmiş bir insan olarak Mahzuni çağımızın bu yöndeki en büyük halk ozanıdır desem abartma olmaz.

Bakın eserlerine; ...yobaza karşı koymuş, insanı sömürenleri lanetlemiş, insanlar arasında ayrım yapanlara yuh çekmiş, olumsuzlukları eleştirmiş, insanları öldürenleri kınamış, savaşlara karşı koymuş, dünya halklarının barışını savunmuş, halkıyla beraber gülmüş, beraber ağlamış... bir ozanımızdır...

...Ozanımızın bu yönüyle ilgili bir şiirini daha yazdıktan sonra bir başka yönüne, toplumcu yönüne, değineceğiz...

İnsan deryasında hak'kın yolunda
Edep ile hür olması ne güzel
Bunca bilmezlerin bunca cahilin
Başlarında pir olması ne güzel

Geleceği güneş olmalı gencin
Ey ihtiyar başım bitmedi sancın
Tadına doyulmaz helal kazancın
Her ekmekte ter olması ne güzel

Adem baba varken dinler yok idi
Fitneye fesada karnı tok idi
Şu ikilik canımıza okudu
Tüm insanın bir olması ne güzel

Der Mahzuni yanlış yola yürürsem
Nefsim için toprak olup çürürsem
İnsanları ayrı ayrı görürsem
Gözlerimin kör olması ne güzel

Bu şiirde söylenecek; yazılacak başka bir gerçek var mı? Bilmiyorum. Her mısrası, her sözcüğü toplumsal bir gerçeği anlatmaktadır. Savaşların üretimsizliğin, inanç ayrımlarının, toplumsal ayrımların, düşmanlıkların, fitnenin, fesatın, nefsin...bg. şeylerin nedenlerini, niçinlerini sorgulayan bir eser var karşımızda.Yeterki o eseri özümseyerek okuyalım ve verilmek istenen iletiyi iyi algıyalım.

 


Toplum Anlayışı

...Bizim ülkemizde geçmişten bugüne bu anlamda çok zengin bir Halk ozan'ları geleneği vardır. Yunus EMRE, Pir Sultan ABDAL, SERYANİ, Kul HİKMET, KÖROĞLU, KARACAOĞLAN, DADALOĞLU, EMEKÇİ, İHSANİ, ŞAH TURNA, MAHZUNİ... bunlar yaşadıkları dönemin, toplumsal yapısını, toplumsal biçimini ve toplumsal ilişkilerini eserleriyle yansıtmışlardır...

Bazen toplumsal haksızlıklara başkaldırmışlar ve bazen de halkın önderleri olarak halkın bilinçlenmesini, örgütlenmesini sağlamışlar.Öyleki bazen yaptıkları eserlerle varolan düzeni sarsacak konumda bile olmuşlardır.

Pir Sultan Abdal bu söylediklerime en büyük örnektir. Pir Sultan o dönemin mevcut düzenini korkuttuğu için idam edilmiştir. Günümüzde Mahzuni şiirleriyle mevcut düzeni eleştirdiği, halkı bilinçlendirerek türküler söylediği için yargılanmıştır. Eserleri TV' larda ve radyolarda okunmamış, eserlerine çok büyük bir sansür konmuştur...

...Şimdi bu yazdıklarıma örnekler vererek O'nun toplumcu yönünü kendi eserleriyle tanıtacağım. Bakınız bir şiirinde tüm dünya
görüşünü ve toplum anlayışını ortaya koyuyor.

İşte şiir;

Ah ne olur bizim köyde
Herkesi okur göreydim
Altmışı bulmuş babamda
Bir günlük fikir göreydim

Dindiren yokmu acımı
Süren yokmu ilacımı
Köyde on yaşlıbacımı
Kilimler dokur göreydim

Demeyin ki ne var bunda
Kanlı kılıç durmaz kında
Elbistan'ın ovasında
Gümüşle bakır göreydim

Bitmez kadere inandık
İnandıkta hep biz yandık
Hep şükürü biz öğrendik
Bir bey'de de şükür göreydim

Sanmayın Mahzuni caydı
Uydu ise hakka uydu
Bütün fakirler doyaydı
Kendimi fakir göreydim

 

...İşte ozanımızın beş dörtlükte bütün toplumsal sorunları anlatımı; işte yorumu, işte görüşleri. Bunları değerlendirmeyi siz sevgili okuyucularıma bırakıyorum...

...Ozanımız halkımızın egemen güçlerce (para babaları, ağalar, tefeciler, tacirler, beyler...) sömürülmesi karşısında protestosunu şu özgün yapıtla dile getiriyor;

Kimi hızlı gider uzun yol yutar
Kimi altun satar kimi pul yutar
Kimi soğan bulmaz kimi bal yutar
Kimi parmağını yalamış gider

 

İşte toplumumuzdaki ve de dünyamızdaki savaşların asas nedeni bu farklı yaşam biçimleri, bu farklı gelir dağılımıdır. Dünyadaki bu gelir farklılığı toplumsal kargaşanın asıl nedenidir. Ozanımız da bunu belirtiyor.

Bakın bir başka eserinde ki dörtlüğü okuyalım;

Milletin sırtından doyan doyana
Bunu gören yürek nasıl dayana
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi, söylemezsem mi?

 

...O bu eserinde halkımızı kemirenleri anlatmaya çalışıyor. Halkı uyarmaya, bu kemirgenleri tanımaya çabalıyor. Bunları tanıtmak için sürekli bir mücadele içinde olacağı iletisi veriyor... Bundan dolayı bu gerçekleri her zaman haykıracağını dile getiriyor...;

Bizdeki yürekler başka yürekler
Günümüz dayanır tuzlu çörekler
Senin sofrandaki ballar börekler
Ömür boyu zehir zıkkım bizim be

 

...Ama yine de umutsuz değil. İçindeki ütopyayı devam ettiriyor. Gelecekte insanlığın sömürüsüz bir dünyaya ulaşacağını söylüyor. Büyük çoğunluğun bir gün dünya yönetimini; ufak bir azınlığın elinden alacağını; dünyada dostluğun, kardeşliğin, güvenin, barışın geçerli olacağını eşit bir gelir dağılımının yapılacağını; yönetime tüm insanların katılacağını, gerçek bir halk iktidarının yerleşeceğini; bir gün tüm bu insani değerlerin dünyada egemen olacağına olan inancını ve bilincini taşıyor.

Bakın şu şiirindeki ütopyasına; gelecek beklentisine;

Hem evladı yedin, hem de ata'nı
Düşünmedin topraklarda yatanı
Devleti, milleti, bütün vatan'ı
Ulan hey cıvacı sana kim verdi

Bir gün gelecek ki, kim kime güler
Dişi olmazsa da, damağın biler
Böyle ev sahibi olmaz dürzüler
Ya bizi kiracı sana kim verdi.

 

...Ozanımız zenginlere ve yöneticilere seslenerek; oturdukları koltuklara daha çok yaslanmalarını; çünkü bu saltanatın sonsuza kadar devam etmeyeceğini; bir gün bu yağmanın sonunun geleceğini bildiriyor...

... Yine bir başka şiirinde paylaşımı ne güzel anlatır; işte şiir:

Kırk yaşlımız bilmem dedi huylaştı
Bebekler huylandı kötü toylaştı
Yerdeki toprağı aldı paylaştı
Şükür dedik hatır saydık ondandır

Mahzuni Şerif'im paylaşmak güzel
Söylerim sözümü, çalmam hiç gazel
Korku kalkar, birleşirse birçok el
Ayrı gayrı dedik, bir birimizi yedik ondandır

 

Ozanımız paylaşmanın güzelliğini, insani yanını, eşitlikçi ve özgür yanını dile getirmiş; bu konuda taviz vermeden, boş söz söylemeden, doğruları korkmadan açıklayacağına, insanların birleşerek çözülmez gibi gözüken birçok zorluğu kolaylıkla çözebileceğini; ayarılık-gayrılık yüzünden insanların birbirlerine
düşman edildiğini, bu yüzden insanların birbirlerini öldürdüklerini, savaş yaptıklarını, insanları birbirlerine dost olmalarını ekonomik çıkarlarda birbirleriyle birleşmeleri gerektiğini ; insanları birbirlerine düşman edenlerin oyununa gelinmemesini, buna karşı uyanık olunması gerektiğini vurgulamıştır.

 


Din ve Şeriat

Mahzuni, bir yandan alevi-bektaşi olmanın yöntemlerini, zorluklarını ve olunması gereken etik ve töresel yönlerini anlatıp bunlardan kendi düşünsel yapısını ve dünya görüşünü edinirken; aynı zamanda kendi gerçeklerini de başkalarına anlatmanın yöntemini şiirleriyle vermeye çalışmıştır. Bu çaba sonucunda çok zorluklarla karşılaşmış ve bu zorlukları büyük bir istenç ve kararlıkla aşmayı başarmıştır.

Mahzuni Şerif; din'e inanmamakla birlikte her dine ve inanan her kişiye saygı duymuş ve her inananın inancının kendi iç dünyasının bir sorunu olarak görmüştür. Ama salt bu anlamda kalmak koşulu ile her insanın inandığına saygı duymak çağdaş bir insanın ve laik bir düşüncenin belirleyici bir yönüdür.

Yeter ki belirli bir inancı taşıyan kişilerin ya da gurupların, bir başkasının inancını küçümsemesin, illada benim ya da bizim inandığımıza inanacaksın demesin. Yani bir dine inanan insanların; bu dine inanmayanları; zorlayarak, korkutarak, baskı yaparak kendileri gibi inanmalarını sağlama yoluna gidilmesin. Böylesi bir yöntemin adı zorbalık olur.

Bir toplumda; dünyasal yaşamın koşullarını, kurallarını, adalet, tutunum, etik... bg. toplumsal olayları dinsel bir egemenliğe bırakmak; bunlarla ilgili karaları dinsel söylemlerin veya buyrukların kararlarına bırakmanın ismi ''Şeriatçılıktır''.

Şeriat'ın geçerli olduğu yerlerde tutuculuk, baskı, güvensizlik, tek tiplik, bağımlılık, kişisizlik, hoşgörüsüzlük, iradesizlik, duraganlık, hurafelik, cinlilik, perililik, cinsler arası, elit bir yönetim... bg. olguların geçerliliği vardır.

Böyle bir sistemin savunulmasını veya topluma yerleşmesini; özgürlükten, akıldan ve sevgiden... bg. yana olan aklı başında hiçbir insan kabullenmez.

İşte Mahzuni' de şeriatçılığı, dinsel bağnazlığı, din sömürücülerini, din adına katliam yapanları, hacıları, hocaları, dedeleri, seyitleri... bg. herkesi eleştirmiş ve halkımıza gerekli uyarıları yapmaya çalışmıştır. Şerif' in bu konuda onlarca şiiri bulunmaktadır.

İşte bunlardan bir tanesi.

Gücenme hey softa biz beli dedik
Oturup kalkmamız ikrara bağlı
Dünyaya gelirken senet eyledik
Sanma ki Kıblemiz duvara bağlı

Bizim ölenimiz geri dirilmez
Kıymet bilmeyene değer verilmez
Kapımız taşlanır ama fakat girilmez
Çünkü kilidimiz Haydar' a bağlı

Ozan bu dörtlüklerde; gerçek kıblenin, gerçek imanın insana yapılması gerektiğini, duvara dönüp namaz kılmakla, Hac'a gitmekle müslim olunmayacağını, dünyaya gelişi bir sınav olarak değerlendirilemeyeceğini, maddenin ve evrenin sonsuz olduğunu, insana değer verilmesi gerektiğini, bir başkasına saygı ve sevgi beslemeyen birisine de değer verilemeyeceğini; onurun, dürüstlüğün, güvenirliğin, deüerbilirliğin... bg. simgesi olan Haydar' ın izinde yürüdüğünü söyleyerek tutucu, sevgisiz, bilgisiz softaları eleştiriyor...;

...Evrende her şey değişim ve dönüşüm içindedir. Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Bu anlamda spesifik anlamda bir şeyin ölümü bir başka şeyin doğumudur (diyalektik). Böyle olunca evrende hiçbir şey yok olmaz, hiçbir şey de var olmaz. Bu ilkeye güre madde sonsuzdur...

O halde ölüm; bütünü oluşturan ya da şu anda biçimsel olarak varlığı görülebilen herhangi herhangi bir şeyin dağılıp, parçalanıp bir başka şeye dönüşmesi, ya da enerjiden maddeye, maddeden enerjiye dönüşme olayıdır. Bu dönüşüm bir nitel değişimdir.

Bakın ozanımız bir şiirinde bu konuda şu dizeleri dile getirmiştir.

GELİŞ

Ben Medhi değilim ama erenler
Bugün ölür yarın gene gelirim
Ya bir Ceylan canda ya bir çiçek
Değişerek başka sene gelirim

Bedenim toprağa girer devrilir
Kemiklerim yuvarlanır sivrilir
Katı maddem toz toz olur çevrilir
Rüzgarlara bine bine gelirim

Böyle emreyledi beni yaradan
Hep ondayım bin yıl geçse aradan
Tüm canlı(madde) geçecek böyle sıradan
Geleceğe gider düne gelirim

Mahzuni elbette bu handa kalmam
Gelip gitmek ile usanmam yılmam
Kimseye bilinen misafir olmam
Kalırsam Bilimle fene gelirim

Bu dizelerden de görüldüğü gibi ozanımız evren'in nedensellik yasalarının farkına varmıştır. Her oluşumun, her oluşun, her olayın bir nedene, bir sebebe bağlı olduğu gerçeğini anlamış; maddenin oluşum yasalarını özümlemiş, durağan, devinimsiz, hep aynı kalan, değişmeyen, başkaya dönüşmeyen hiçbir olamayacağını anlatmak istemiştir...

Bir başka şiirindeki şu dizeler; ölen insanlardan medet uman, ölenlerin mezarlarını yatır durumuna getirerek tapınma yeri yapan, ölenlerden korkan, ya da onlardan güç almaya çalışan insanların boşuna uğraştıklarını; ölenlerin kesinlikle bir canlının, bir dirinin yapabileceği davranışları yapamıyacağını, ölmüş olandan keramet gelmeyeceğini, nasıl tüm diğer maddelerden bir keramet ya da şefaat olmazsa; ölmüş insanlardan da aynı şey olmaz. Çünkü ölen de bir taş, bir kaya, bir toprak... bg. gibidir der...

İşte şiir:

Ademin Merih'e gitme çağında
İnsanın taptığı Put'a bak Put'a
Bilirim ki dünya lezzet doludur
Karganın yediği duta bak duta

Ölü insanlardan keramet olmaz
Ölmüş insanlardan şefaat olmaz
Aya gidip gelmek marifet olmaz
Daha güneşten de öte bak öte

Bu dizelerinde bilime inanış, tekniği kullanama, çağı yaşama isteği getirilirken; boş inançlar, söylenceler yeriliyor. Bilimin en geçerli yöntem olduğu savunuluyor... Tutucu, durağan, geleneksel olanın değişmesini; hep ileriye doğru gidilmesinin doğal olacağını; buna karşı gelinemiyeceğinin de bilincinde.

Yine bir başka eserinde şu özgün dizeleri dile getiriyor:

Arapça değildir Allah'ın dili
Allah evi yapmaz Allah'ın kulu
Camiden geçer mi cennetin yolu?
Burda cehennemlik olana çattım

Ne sakal ne bıyık dosta yetirir
Ne dua ne telkin canlar bitirir
Ne muska ne divit Hak'ka götürür
Ben canlı içinde yalana çattım

Görüldüğü gibi ozanımız bu dörtlüklerde cenneti cami'de namaz kılmaya indirgeyen dar kafalılığı ve biçimci yaklaşımı; ezanı herkesin anlaması için o ülkenin kendi dili ile okunmasını söyleyenlere karşı çıkanları Allah kavramının büyüklüğünün farkına varmadıklarını...söylemektedir.

Mahzuni de tüm diğer bektaşi ozanları gibi Allah'a korkuyla değil sevgiyle ulaşılabileceğine inanan bir ozandır. İnanan bir insan bu inanışını bir başkasına, davranışlarıyla, giyimiyle, değişik biçimlere bürünmeyle göstermenin yanlış olduğunu; bu gıbı eylemlerde bulunanların Allah'ı kandıramayacaklarını; ama yaşadıları ortamda; ekonomik ve toplumsal bir takım kazançlar elde etmek için; inançları saf, temiz ve samimi olan insanların duygularını ve inançlarını sömürerek amaçlarına ulaşmak için bunları yaptıklarını yansıtmaya çalışıyor.

İşte bu şiirlerden bir başka örnek:

Kızma bana yarım softa
Avereyim de avere
Vallah billah yemin ettim
Meylimi dönmem duvara

Ben insana gavur demem
İnsandan gayriyi sevmem
Hurili cennet istemem
Çünkü aşıkım bir dara

Canandan almışım canı
Severim dini imanı
Öldürüp kesseler beni
Mahzuni kurban Haydar'a

Bu şiirde de görüldüğü gibi, çalışmayan, boş dolaşan ama namaz kılarak softa gözüküp halkı kandırmaya ve ekonomik kazanımlar elde etmeye çalışan; insanları birbirine düşman ederek politik kazanımlar sağlamak için uğraşan insanları, asalakları eleştiriyor. Gerçek cennetin, gerçek sevgilinin ve gerçek hazzın bu dünyada olduğunu dile getiriyor.

...şu dörtlüğüne bakalım:

Cahilin her işte eli çıkıyor
Ondan rezaletin bolu çıkıyor
Açsam şapkasını kel'i çıkıyor
Sökmez gayrı Dede, Hoca, Pir bana bana

...Atatürk için şu dizeleri dile getirmiştir:

Kara peçe yakışmıyor kullara
Kurban olam gitticeğin yollara
Hele uyan bir bak bizim hallara
Sarı saçlım, mavi gözlüm nerdesin

diyen ozan; ülkemizin içinde bulunduğu şu andaki kaos'tan kurtulmak için Atatürk gibi bir önderin gerektiğini dile getirmiştir. Bugün tamamen halktan kopmuş; hiyanet ve delalet içinde bulunan; şeriat özlemcilerinin isteklerini yerine getiren; onları destekleyen ya da almış oldukları kararlarla onları güçlendiren yöneticileri veya bugünkü yönetim anlayışını Ulu Önder'e şikayet etmektedir.

... yine bir başka şiirinde ozanımız; insanlarımızı bir sorgulamaya, bir araştırmaya yönelten şu şiirini okuyalım:

Altı bin altı yüz altmış altı'nın
İçinde seçilen tane beş midir?
Allah için Kur'an için söyleyin
Ebu Sufyan Murtaza'ya eş midir?

Bu kadar gafil mi Hz. Hüda
Kendi kullarını yaksın beyhuda
Bin hikmet gizlidir bir içim su'da
Bunca evliya'nın bağrı taş mıdır?

Dört kitabın dördü haktır inanın
Kavgası yok Muhammet'le Musa'nın
Allah'ın insana verdiği canın
Birisi dolu da biri boş mudur?

Kim Hak'kı görmüş ki cıhat açıyor
İnsan sevgisine zehir saçıyor
Mahzuni günümüz gelip-geçiyor
İnsan vurmak Hak'ka göre hoş mudur?

Sevgili okuyucular; ozanımız bu şiirinde şeriat'ı yeren, o'nu mahkum eden, o'nu yargılayan bir söylem getirmiş. Kur'anda geçerli olan 6666 ayet yerine sadece beş tanesini öne çıkarmakla müslümanlık olmaz. Yanı şeriatcıların söylediği gibi; Namaz Kılmayani Oruç Tutmayan, Hac'ca Gitmeyen, Kelime-i Şahadet Getirmeyen, Abdest Almayan müslüman olmaz; ama bunları yapanlar müslümandır yaklaşımı tamamen şekilci bir yaklaşımdır.

... Ebu Sufyan'la (Muaviye'nin babası), Murtaza'yı (Hz. Ali) karşılaştırarak ikiside müslüman ama ikisi de aynı konumda mı? İkisi birbirinr eş mi diye sormaktadır. Birisi ezilenlerin, horlananların yanında yer almış; özgürlüğün, eşitliğin, barışın... bg. simgesi, diğeri ise, zenginlerin yanında yer alan, sömüren, ezen, düşmanlığı öne çıkaran, öldürenlerin yanında yer alan bir kişilik diyerek; Murtaza'dan yana tavrını koymaktadır.

Sevgili okuyucular; tarihte inanç adına, Allah adına, kutsallık adına, Kilise, Havra, Cami adına yüzbinlerce insan öldürülmüş; onlarcası asılmış, derisi yüzülmüş ve yakılmıştır. Bu kör inaçlıktır. Allah hiç bir insanı yakmak, öldürmek, asmak gibi bir görevi bir başka insana niçin versin? Kendisinin buna gücü yeterken neden bir başka varlığa kendi görevini yaptırsın; bu davranış Allah'ı küçültür...


Olaylara Duyarlılığı

Mahzuni, gerek toplumumuzu ve gerekse dünya kamuoyunu etkileyen her olay karşısında duyarlılığını göstermiş ve bu olaylarla ilgili eserler sunmuştur. Toplumumuzdaki her toplumsal olayı Mahzuni'nin şiirlerinde bulmak olasıdır. 1970'li yıllarda gençlik hareketlerinin en önemli çıkışı olan bağımsız ve sömürüsüz Türkiye ve emperyalizm karşıtlığı, o dönemde Mahzuni'yi çok etkilemiş...;

Bütün insanlık adına
Amerika katil katil
Hukuk yapar kendi bozar
Amerika katil katil

Vietnam'ın suçu nedir ?
Hür yaşamak ayıp mıdır ?
Atom patlat ister kudur ?
Amerika katil katil

Türk Milleti Türk Milleti
Nerden gelmiş elin iti ?
Bu gidişin sonu kötü
Amerika katil katil

Birgün gramlar bir olur
Kilodan hakkını alır
Zalim olan bela bulur
Amerika katil katil

Mahzuni Şerif uyuma
Gün geldi çattı akşama
Bizden selam Vietnam'a
Amerika katil katil

 

Ozanımız bu şiirinde kesinlikle Amerikan halkına bir söylemde
bulunmuyor, bu eserindeki "Amerika deyimi" bu ülkeyi yönetenlere ve onun emperyalist yönüne yönelik bir söylemdir...

...Yine 1970'li yıllarda; sömürüye, zulme, emperyalizme, düşmanlığa ve baskıya karşı başkaldıran 1968'li kuşağı ve bu nitelikleri taşıyan tüm insanlara yiğitler diyerek seslenmiş ve bunlar için şu şiirini yazmıştır.

Doğudan batıya bir ses yükselir
Yiğitler, yiğitler bizim yiğitler
Gavur dağlarından Dadallar gelir
Yiğitler, yiğitler bizim yiğitler
O'nu bilir Binboğalar, ceritler

Alnı çizgi çizgi, zafer oyuklu
Göğsü toprak toprak, öfke yayıklı
Kartal pençelidir kara bıyıklı
Yiğitler, yiğitler bizim yiğitler
O'nu bilir Binboğalar, beritler

Mahzuni Şerif'im yiğit yavrusu
Anadolu'sundan yoktur kaygısı
Sizin değil beyler işin doğrusu
Yiğitler, yiğitler bizim yiğitler
Bizim yiğitlerde büyük ümütler

 

Mahzuni Anadolu'nun yetiştirdiği yiğitlere güvenmiş ve onlarla övünç duymuştur. Ama onları birbirine düşman eden güçler amaçlarına ulaşmış ve onları birbirine kırdırmıştır...Mahzuni... Ama ne olursa olsun Anadolu'nun yetiştirdiği yiğitleri, cesur, bilgili, sevgi dolu, hoşgörülü olarak değerlendirmiş, bağımsızlık, barış, özgürlük ve demokrasi tehlikeye girdiği an o yiğitlerin önünde hiçbir gücün duramayacağına inanmıştır...

1993 yılında Ortadoğuda meydana gelen ve Irak'ın Kuveyt'e saldırmasıyla çıkan savaş sonucunda batılı devletlerin ve Amerika'nın oynadıkları oyunların (emperyalizm) farkına varmış ve bu savaş sonucunda ölen yüzlerce insanın acısını içinde duymuş ve savaş sonucunda kirlenen denizlerin, suların ve atmosferin insanlara verdiği zararı görmüş ve tüm bu olumsuzlukları...

20. yüzyılın son çeyreğinde gelişen teknoloji ve bunun sonucunda sınırsız bir şekilde tüketilen doğa ve insan kaynakları' nı...

 

Her yanı barut kokuyor
Yazık oldu dünyamıza
Suları zehir akıyor
Yazık oldu dünyamıza

Yazık yazık yazık dünyaya

Şu dağları erittiler
Denizleri çürüttüler
Tüm yeşili kuruttular
Yazık oldu dünyamıza

Yazık yazık yazık dünyaya

Mahzuni söyle sözünden
Sınırsız dünya özünden
Ayrı ayrı ırk yüzünden
Yazık oldu dünyamıza

Yazık yazık yazık dünyaya


1990'lı yıllar... Dünya'da, emperyalist devletler tarafından dayatılan Yeni Dünya Düzeni' ni...

 

Ambargo mambargo dinleme gardaş
Gelin Amerika kovulsun gitsin
Üsleri müsleri çıksın burdan
Kendi toprağına savulsun gitsin

Gel gel kardaşım, gel gel cananım
Gel gel tabibim, gel gel hemşerim

Bu herifler senden alır haşhaşı
Morfin eder sana açar savaşı
Boşuna vurmadan gardaş gardaşı
Bir bayram davulu dövülsün gitsin

Gel gel kardaşım, gel gel cananım
Gel gel tabibim, gel gel gül yüzlüm

Elin gavurunu boşa kayırma
Evdeki dövüşü ele duyurma
Beni senden, seni benden ayırma
Böyle bir memleket övülsün gitsin

Gel gel kardaşım, gel gel cananım
Gel gel tabibim, gel gel hemşerim

Gavurun dinlerle ilgisi yoktur
Dünya'da her türlü Peygamber hak'tır
Yani Amerika büyük alçaktır
O nu ezen insan sevilsin gitsin

Gel gel kardaşım, gel gel cananım
Gel gel tabibim, gel gel gül yüzlüm

Bu topraklar bizimdir bizim olacak
Amerika bela buldu bulacak
Mahzuni bağımsız şehit kalacak(olacak)
Yeter ki Türkiye dev olsun gitsin

Gel gel kardaşım, gel gel cananım
Gel gel tabibim, gel gel hemşerim


Ülkemizin üzerine bir kara leke olarak çöken ve duyarlı tüm insanlarımızı çok derinden etkileyen 'Maraş, Sivas gibi Kıyımları...

 

Allah Allah dost diyerek
Koştuk Sivas ellerine aman aman
Hak türküsü söyleyerek
Coştuk Sivas ellerine

Dışarda tekbir sesliler
İçerde kara yaslılar
Kardaş kıyar mı kardaşa
Yaktı bizi Sivaslılar
Tüm Sivas'ın suçu yoktur
Ama yaktı Sivaslılar

Madımak'ta şimşek çaktı
Alevler göklere çıktı aman aman
Kime kızdı, kimi yaktı
Şaştık Sivas ellerine

Dışarda tekbir sesliler
Eli tesbihli fesliler
Müslüman kanı helal mı
Yaktı bizi Sivaslılar
Tüm Sivas'ın suçu yoktur
Yaktı bizi Sivaslılar

Alev kapladı yanımız
Hak'ka ulaştı canımız
Kül bulanık al kanımız
Taştık Sivas ellerine

Dışarda tekbir sesliler
Eli tesbihli fesliler
Kardaş kıyar mı kardaşa
Yaktı bizi Sivaslılar
Müslüman kanı helal mı
Yaktı bizi Sivaslılar

Devlet ana, devlet baba
Ne kötülük ettik sana aman aman
Döne döne, yana yana
Piştik Sivas ellerinde

Mahzuni, tekbir sesliler
İçerde kara yaslılar
Tüm Sivas'ın suçu yoktur
Ama yaktı Sivaslılar
Tüm Sivas'ın suçu yoktur
Ama yaktı Sivaslılar.

Sivastan göklere uçtuk
Gönlümüz Hak'kı diler
Alevlerde kucaklaştık
Muhlis'ler, Nesimi'ler
Yıldız dağı boz dumanlı
Yollarımızı tutmayın
Biz bu yolun son yolcusu
Siz bizi unutmayın
Bu yol çok yolcular gördü
Gültekin'ler, Gülsüm'ler
Biz hak'kı severek yandık
Sevmeyenler bilsinler.
Verdiğiniz bu duman
Sanma ki bizi boğar
Bir PİR SULTAN kurban olur,
Yüzbin MAHZUNİ doğar,
Yüzbin MAHZUNİ doğar.


...dile getiren şiirler yazmıştır.

Kitabımın sonunda ozanımızın kendini tanıtan şu açıklamasını da
yazmak istiyorum.

Mahzuni bana gönderdiği bir yazısında; kendisiyle ilgili şöyle diyor;

"Ben doğada bulunan her canlının içinde seçkin bir yeri olan insan sıfatında dünyaya geldiğim için, hep bununla gurur duydum.Hayatımda tek din taşımadım; insan tarihinde gelmiş geçmiş bütün dinlerin hepsinden birer parçayla yaşadım. Gün oldu yedi dinli, gün oldu dinsiz kişiliklerimle gezdim.

Somut olarak söyleyebilirim ki, insan sevgisi benim öz dinim oldu. Hiçbir mezhebi kendine yön olarak tayin
etmedim. Zira mezhepler benim indimde, tarihi hikayeciliklerden öte olmadı. Ancak Ehlibeyt'e gönül verdiğim ve Ali evladına bel bağladığım doğrudur. Bu da sadece tarihe verdiğim önemdenileri gelmektedir. Ben insanları sevmekten hiç fire vermedim...
"

Mahzuni'nin açıklaması bu yöndedir. Yorumu siz okuyucularıma bırakıyorum.

Bu yemeğe bir tutam tuz ekledim. Kıvamını bulmasına birazcık yardımcı olabildiysem ne mutlu bana.

Ozanımızın Yolun Sonunda adlı şiiriyle sözlerimi sonluyorum.

Saygılarımla.

Süleyman Zaman

 

* Kaynak olarak SÜLEYMAN ZAMAN ' ın "MAHZUNİ ŞERİF Yaşamı / DünyaGörüşü / Şiirleri" Kitabı kullanılmıştır.


Edebi Kişiliği

Âşık Mahzuni Şerif 12 Ekim 1973’te yapılan bir mülâkatta edebi görüşlerini şöyle dile getirmektedir:

''Geçmişteki ozanları, bir bir inceledim. Kendime yol gösterici, eylem kılavuzu olarak seçtiğim Ozan Pir Sultan Abdal oldu. Ses olarak da etkilendiğim Davut Sulari’dir. Toprak çocuğuyuz, toprağa karşı büyük özlemimiz vardır. Bunu da en iyi dile getiren Veysel Baba idi. Belirli bir derecede onun da etkisinde kaldım. Davut Sulari’den esinlendiğim sese, Âşık Veysel mülayimliğini kattım. Düşün felsefemi de yukarıda belirttiğim gibi Pir Sultan Abdal’dan aldım… Ve şunu anladım. O güne kadar halk ozanlığı sürekli olarak istismar edilmişti. Halk şiir geleneği, gül, bülbül, çiçek edebiyatı ile uyutma perhizi olarak kullanılmıştı. İlk amacım bugüne kadar süre gelen bu kalıpları kırıp, yıkmak oldu.''

Âşık Mahzuni Şerif, karşılaştığı olayları koşullar ne olursa olsun hemen şiire dönüştürebilmektedir. Şifahi olarak söylediği şiirlerinin yanında, üzerinde düşünerek yazdığı şiirleri de vardır.

Ozanımız halkın müziğine kendi sözlerini uygulayarak ve ufak tefek
düzeltmeler yaparak, eserlerini oluşturur.

Âşık Mahzuni Şerif, bir ozanın nasıl olması gerektiğini yine 'Ozan' isimli şiirinde şöyle dile getirir.

Eller bağlamasın zalime karşı
Sazından düşmesin sevginin marşı
Demesinler bu ne perhiz ne turşu
Bildiğini doğru sermeli ozan

Âşık Mahzuni Şerif yaşadığı dönemin toplumsal sorunlarını, savaşları, sınıf ayrımcılığını kınayan, barışı destekleyen, insan sevgisini her şeyin üstünde tutan, gericiliği ve yobazlığı en büyük tehlike olarak gören, çağdaş olanı benimseyen, şiirleriyle toplumu ve gençleri uyaran, birlik ve beraberlik çağrısında bulunan, yüreğini sevgiyle halkına açan değerli bir ozandır.

Âşık Mahzuni Şerif hayatı boyunca cumhuriyetçi, lâik parlamenter yapının savunucusu olmuştur. Atatürk sevgisi, geldiği ailede var olan Muhammed, Ali, Hacı Bektâş Veli ve On İki İmam’a bağlılığıyla bütünleşir ve mısralarında vücud bulur.

Ozanımız, serbest şiir hakkındaki fikirlerini yazdığı 'Niçin Serbest Şiir?' isimli yazısında ve 'Bir Şiirin Öyküsü' başlıklı şiirinde; serbest şiir tarzında neden yazdığını uzun uzun anlatır. Özellikle, yazısında eski tarz şiir geleneği diye adlandırdığı kâfiyeli ve ölçülü şiir ile serbest şiiri karşılaştırır. Ozanımıza göre serbest şiir, şiir tarzının gelişmiş şeklidir.


T.C. FATİH ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

Aynur İnce - İstanbul 2005


* Daha Geniş İçerik İçin Siteye Bilgisayarınızdan Giriş Yapınız.


« BAŞA DÖN