PENCERE
Âşık
Mahsuni Şerif İçin...
Her
zaman müeddep..
Alçakgönüllü..
Sakin..
Sanki
halk ozanı değil de düşünür kimliğindeydi, hikmet üretirdi..
Alevi-Bektaşi
geleneğindendi...
Cumhuriyet göreneğindendi..
Ne
diyordu:
''- Ben bir Cumhuriyet ozanıyım. Ömrüm vefa
ettikçe, bu anlayışımı ölünceye kadar koruyacağımı sanıyorum.
İnsanı kıble edinmiş, gönlü kâbe olmuş olanlara, bütün halklara
saygıyla bakanlara selam olsun!..''
Mahsuni
'nin elinde üç güzel araç vardı insanlara ulaşabilmek için:
Ses..
Söz..
Saz..
''S''
ile başlayan üç aracın her birini amacına ulaşmak için nasıl da
ustalıkla kullanırdı?..,
***
Uzun bir süre Mahsuni 'yi ''Z'' ile dile getiriyordum; benim için
''Mahzuni'' idi..
Yani
hüzünlü..
Sanıyordum
ki 'Mahzuni' halk dilinde 'Mahsuni' ye dönüşmüş; merak edip kaynaklara
başvurunca 'mahsun' un 'güçlendirilmiş' anlamı taşıdığıni öğrendim...
Âşık
Mahsuni Şerif !..
'Âşık'
tutkun demektir..
Güzelliğe tutkundu Mahsuni Şerif, evrende güzel ne varsa tümüne
sevgiyle yaklaşan âşığın mutluluğu da bu felsefeden kaynaklanıyordu...
Nasıl
bir felsefeydi bu?..
Asya'da
tohumlanıp Anadolu'da mayalandıktan sonra ''enel hak'' ta vurgulanan
dünya görüşünü, erenler, Avrupa'ya da taşıdılar...
Aristo
'nun kesenkes mantığını sollayarak Heraklit 'in ırmağında yıkanan
insan düşüncesinin inanç coğrafyasında özğürlüge açılışı, Alevi-Bektaşi
dünya görüşünde felsefesini bulur...
Nasıl
bir özğürlüktür bu?..
Şah
Sincan 'in şiirindeki gibi:
''Kuru
yerde oturmuş bir rint gördüm
Ne
küfür kaydındaydı ne İslam
Ne
dünya umurundaydı ne din
Ne
hakla mukayyetti, ne hakikatle
Ne
tarikata bağlıydı, ne yakıyne
Her
iki âlemde bu iş kimin harcı?..''
Kimi
ozan yalnız yansıtıcıdır; Âşık Mahsuni Şerif yaratıcıydı; kula
kulluk etmeyen, evrensel özğürlüğün âşığı özel deyişiyle hakka
yürüdü...
***
Bir milyar iki yüz milyon nüfuslu İslam dünyasında tek laik devlet
Anadolu'da kurulabilmişse, hele bu 'Aydınlanma' , sanayileşmemiş
bir toplumda, Atatürk 'ün devrimiyle gerçekleşebilmişse, temelinde
Alevi-Bektaşi felsefesinin katkısını aramak yanlış olmaz...
Mahsuni
Şerif Cumhuriyetçiydi..
Osmanlı'nin
bir döneminde hilâfeti Arap ellerinden İstanbul'a taşıyan sultan,
'Sünni padişahı' kisvesine bürününce, devlet Aleviliği sakıncalı
saymak yolunda hızlanmıştı. Mustafa Kemal'in Cumhuriyeti, dinci
devleti dışlayan, ama inanç özğürlüğünü içleyen laiklik temeline
oturduğu zaman âşıkların yüzü güldü.
Âşıkların
cumhuriyetçiliği, lafugüzaf değil, gerçeğin ta kendisidir, gönülden
kaynaklanır...